Çarşamba, Haziran 20, 2012

AYI mı OYNUYOR?


Işık bir zamanlar otobuslerde sigara içiliyordu değil mi diye sorunca; farkettim ki çocukluğum, ergenliğim ve gençliğimden beri değişen çok şey olmuş. Örneğin artık herkes elinde kahve kapları ile dolaşıyor, sokakta birbirinden farklı giyinmiş, birbirinin kopyası olmayan aynı yaş grubundan insanlar görebiliyoruz. Oysa biz hepimiz bir örnek giyinmeye çalışırdık, aynı ilkokul ve lise formalarımız gibi haftasonu kıyafetlerimiz ile de birbirimize benzeme çabası içindeydik.

İzmir’de ben küçükken sokağa çıktığımda ayı oynatıcıları ve ayılarını gördüğüm çok olmuştu. Genelde bir ellerinde bir ucu ayının burnuna bağlı bir zincir, diğer ellerinde ise bir tef ve sopa olurdu. Kalabalık bir yere geldiklerinde ayı oynatıcısı durur, bir eli ile ayının ipini yukarı çeker, diğeri ile ise elindeki tefi sallardı. Ayı da iki ayaklarının üzerinde zavallı zavallı  sallanırdı.  Genelde çevrelerinde hatırı sayılır bir kalabalık birikirdi. Ayının performansı bittikten 3-5 dakika sonra, ayı oynatıcısı tarafından tef dolaştırılır ve para toplatılırdı.

Annem küçük kafama ayıların böyle yapabilmesi için yaşatıldıklarını doldurduğu için ben genelde dehşetle bakardım yanından geçerken bu performansın.

Farkına vardım ki, çoook uzun zamandır sokakta ayı görmedim. Gördüm ki bunun için WSPA (World Society for the Protection of Animals)'den Peter Henderson'a teşekkür edilmesi gerekiyor. Kendisi Balkanlar, Türkiye, Hindistan ve Pakistan'daki ayı oynatıcılığının (Pakistan'da ayrıca köpek-ayı dövüşü oyunları varmış)sonlandırılması için 1990'ların başından beri aktif çalışıyor.1993-1998 arası Türkiye'de çalışarak ülkemizde ayı oyantıcılığının kalkmasını başarmış.

Annemin küçükken aktardıklarını okuduklarım ile de destekleyerek oynayan ayıların nasıl oynatılmaya eğitildiğini özetleyeyim . Genelde ayılar çok küçükken annelerinden ayırtılıyorlar (ya kaçırılarak ya da anneleri öldürülerek) burun veya ağız çevresinden zincir geçiriliyor (bunlar genelde kapanmayan yaralara sebep oluyorlar.). Zinciri yukarı çektiğinde ayının canı yandığı için dans ediyor gibi hareketler yapıyor. Dişleri ve tırnakları sökülüyor. Ayı oynatıcıların gelir kaynağını ve gelirini düşünürsek ayı beslenmesine çok uygun bir şekilde büyümediklerini de tahmin etmek zor değil .Annem dans etmelerini sağlamak için altlarında ateş yaktıklarından bahsetmişti ama öyle bir bulguya rastlamadım.

Ayı dans ettitrme geleneği görülüyor ki Avrupa'da da 15. yy'a kadar çok populermiş. Hatta Bern şehrinin mühürü 1224 de dans eden bir ayıymış. (emin değilim sadece bir kaç kaynak yazıyordu bulamadım resmini)

Yukarıdaki resim bir ortaçağ resimli kitabından alıntı (book of hours), vahşice bir adamın dans eden bir aynın önünde diz çökmesini tasvir ediyor.

90'lı yıllarda doğan Türk çocuklarının ayı dansını görmemesi sevindirici, teşekkür edeceğimiz Peter Henderson olsa bile (yabancı olmasına şaşırmasam bile az da olsa incindim)..

Salı, Haziran 19, 2012

Süperstar (galba)

Ayılar ile ilgili ortaçağ resimli kitaplarını tararken, yine küçüklüğüm aklıma geldi.

Bizim eve Hürriyet girerdi, benim her sabah baktığım ilk şey Hürriyet'in eki Kelebek'in en arkasındaki fotoromanlardı. Bunlar genelde bir sayfada 4-8 fotoğrafın bulunduğu her fotoğrafın yanında da fotoğraftaki karakterin düşünceleri ya da sözleri yazılı oldugu hikayelerdi.

Aklımda kalan Ajda ve Ekrem Bora'nın SüperStar (isminden tam emin degilim) fotoromanı, Ajda kendi gibi biriydi, yani çok ünlü bir şarkıcı. Çok ünlüydü ama hiç mutlu değildi, geceleri uyku sorunu vardı (böyle bir sorun olduğunu bu fotoroman sayesinde öğrenmiştim)
Fotoromanla ilgili tek hatirladigim bir gece ikisinin yataga girmesi ( dev boyutta yatakta fotolar) ve ilk defa superstarimizin uyuyabilmesi. Hastaliginin caresi Ekrem'mis yani.
Bir de Ekrem Bora' yi yasli bulmustum sanirim superstar icin.
Kac yil devam etti bu formatta gazete eki yayinlamak hatirlamiyorum.