Pazartesi, Ekim 27, 2008
Yağmurlu İstanbul Gecesinden Ingmar'a
Birden aklıma Bergman'ın 7.Mühür geldi.
İyi Geceler Ingmar, nerelerdeysen.
Not: Mahkeme kararı ile bu siteye girmek engelendiği için vtunnel üzerinden yazıyorum ve buradan html editor yok olmuş.
O yuzden 7. mühürden sahne burda:
http://www.nytimes.com/imagepages/2007/07/30/arts/30cnd-bergman.2.ready.html
Pazar, Ekim 19, 2008
Bazen
Çocukluğumun güvenilir hissettiğim anlarını nesnelerle bağlayabiliyorum, bazı kitaplar(şeker portakalı, pal sokağı çocukları, pippi uzun çorap...), bir oyuncak (gözü oyulmuş mavi yün elbiseli bebeğim), her gün sütümü içtiğim bardak.
Çocukluğumu tepesinde çete toplantıları yapıp, annemlerle kavga edip kavuğunda ağladığım ağaç ise yetişkinliğimde bile beni güvende hissettirmeyi başarıyor. Her zaman sarıldığımda sapasağlam yerinde.
Siz Louis Vuitton çanta sevenlerden misiniz, sevmeyenlerden mi?
Bu günlerde insanları iki kategoriye ayırmak istiyorum, o çantaları sevenler ve sevmeyenler diye.
Ben en çok ta logolu olanları seviyorum. 1892'de ölen Fransız benim için çok şey ifade eden adamın ilk ve son isminin baş harflerinin çantamın üstünde olmasına bayılıyorum. Bunun bir statü sembolü olduğunu düşünüyorum, çünkü diğer insanlar hiç zorlanmıyolar bu çantaya ne kadar verdiğimi tahmin ederken. Sadece bana benzeyenler takıyor bu çantayı, ya da benim benzemek istediklerim.
Hatırlamayanlar için O logo:
Pazartesi, Ekim 13, 2008
Brokeback Mountain
Pazartesi, Eylül 08, 2008
Günün Şarkısı
Yandaki playlistin çalışmama riski için: http://view.playlist.com/12097645067
lütfen
Acaba benim de dinimin bir getirisi gece yarıları apartman zillerini basıp basıp kaçmak olsa sizler aynı hoş görüde olur musunuz?
Pazartesi, Ağustos 04, 2008
particular thoughts on collective actions
Çarşamba, Temmuz 30, 2008
Küçük Şeylere Sırtını Dönmek
Salı, Temmuz 29, 2008
Harika Bir Börülce Tarifi
Şöyle: Börülceler ayıklanır bir tencerede haşlanır, haşlanmasının bitmesine 10 dakika kala, 3-4 büyücek domates rendelenir, zeytinyağında öldürülür.
Başka bir yerde 4-5 diş sarmısak minik minik doğranarak (ben 8 tane falan koyuyorum), bir kase yogurdun içine karıştırılır.
Haşlanmış börülcelerin suyu süzülür, hemen tabaklara konulur, üstüne sıcak domates sosu konulur ve hemen üstüne sarmısaklı yoğurt konulur.
Mükemmel bir lezzet oluyor.
Salı, Haziran 10, 2008
Ananemin Domat Bastı Tarifi
DOmates bastı, ananemin deyişi ile domat bastı, yazın ananeme yazlığa gittiğimizde mutlaka genellikle sofradan eksik olmayan denizden çıkınca içini serinleten yemek .
Son İzmir'e gidişimde ananemden tarifi aldım.
Bir kilo domates
Yarım avuç pirinç
bir soğan
Bir kaşık zeytinyağı
Bir soğanı rendele, bir kaşık zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavur, 1 kilo domatesi rendele aynı karışımın içine at ve yarım avuç pirinci de aynı yere atıver.
20 dakika sonra ocaktan al, soğumasını bekle mükemmel bir yaz yiyeceği oluyor.
Çarşamba, Mayıs 28, 2008
I hate emoticons
However I really enjoy trying out every new application in Facebook. But I just like the application, I do not mean them to mean anything.
Perşembe, Mayıs 22, 2008
Dürtmeyiniz lütfen
Bazen aynı anda sağ ve sol omuzdan farklı basınçlı kaktırmalar olabiliyor, ben hiç bir tepki vermemeyi seçiyorum, arkamdaki kaktırmaya devam ediyor, ben de tepkisiz kalmaya devam ettikçe daha kaktırıyor , bir noktada kırılma oluyor ve parayı başka birine uzatıyor. Acaba dolmuşlarda farklı bir şekilde para ödeme olamaz mı?
kılım değil mi
Çarşamba, Mayıs 21, 2008
HASET VE GURUR
Cuma, Mayıs 16, 2008
An Answer to Self
Guys bragging to each other about their girlfriend’s independency has been a common incident I have witnessed these days. I have never heard a woman boost about her boyfriend’s independence. I cannot really reason for the difference between the genders. May be the female is more representative of the remains of the human kind, maybe she was more durable against the changes the society imposed on the human. What I know is that the western world is supporting this mutation, raising the younger ones to be proud, strong and independent. The message is given in a subtle way through schools, movies and TV.
I think being independent is the easy way out. Building a society with individuals; who stay an individual with her mother, brother, boyfriend might produce a more efficient world devoid of distraught feelings that might hurt the present smooth run, but definitely takes us to the purgatory some of us anticipate the happening in some future of the following generations.
Choosing to be dependent might be the hardest decision one makes but which has to nevertheless, to be what she is. When the longing, the need to be dependent dies in her I think the “ultimate” reason dies also. However when she chooses dependency she should have the strength to manage the inevitable loss that will come in the form of indifference, betrayal or death. Letting go of our dependence intuitions should never be seen as strength but rather a relinquishment of or humane values. “
Now when I read what I wrote 9 years ago, I see that against my good-willed judgment I more or less embraced individualism and strength. Now I am reaping the consequences.
Strength without the will to crush what is in your way, or without the motivation to climb a human ladder is beginning of a self destruction project.
Your strength becomes a pillar to all those around you. And when that pillar starts to flake, there is a very big chance you cannot even hold yourself up.
When you are strong and independent you are thought to be invincible. If you are or even seem weak, people want to protect and put their arms around you (literally). What I horrifically discovered is weakness is used as a strategy in relationships. Weakness is a glue that holds some relationships. The party who chooses to play the weak card, usually wins. It seems that the feeling of being needed is a very big motivator.
Perşembe, Mayıs 15, 2008
Öğrendiğim İki Yeni Kelime
İkisinin de tam Türkçe karşılığı yok sanırım. Einzelgänger yalnizligi ile tatmin, başkaları ile olmayı sevmeyen gibi bir tercumesi var anladigim kadari ile.
Santosha ise iç tatmini demek, olduğun şu an ile tatmin olmak demek, gelecek ile ilgili arzunun olmaması ve geçmişe bir özenme olmaması, sadece içinde olduğun an ile ilgili huzur tatminiyet duymak.
Bir tanesinden çıkmak istiyorum diğerine girmek istiyorum....
Çarşamba, Mayıs 14, 2008
Whatever Echo has done to deserve this?
I want to ponder on Echo, the poor who had no other ambition but to be a chatterbox. She was a mountain nymph. Hera could not keep track of her philandering husband Zeus/’s infidelities and chose to blame it on Echo, for keeping her from keeping an eye on her husband. Hera chose to take away from Echo her talks, Echo could only repeat the last words of an other . So when she fell in love with Narcissus, she could not express her feelings by speech, she had to wait for him to speak and then only to repeat what he said, Narcissus shunned her advances. His rejection left a very heart broken Echo, who withered away with her sorrow, and to this day, in mountains, only her voice remains, only repeating what is said.
In other versions Echo was also the love interest of Pan the God of shepherds ( Pan is apparently, also the teacher of masturbation to shepherds according to Dionysius of Sinope. Again according to Diogenes, Hermes invented masturbation and passed it on to Pan, feeling sorry for his unwanted advances towards Echo ). To flee from his advances she again withers away into only a voice.
Cuma, Mayıs 09, 2008
2 Objects
Pazartesi, Mayıs 05, 2008
Otelde Yaşamak
Otelde Yaşamak, kişisel eşyalardan, anılardan arınmış bir mekana uyanmak, insana her yeni gününün yeni bir hayat olabileceği umudunu veriyor.
Her günün sonunda odaya geldiğinizde sizin seçmediğiniz yatak örtüleri ile sımsıkı yapılmış yataklar ve banyoya asılmış temiz havlular ertesi gunu hayatınıza tekrar baslama fırsatınız olduğunu hatırlatıyor sanki.
Pazartesi, Nisan 28, 2008
26-27 Nisan Film Seçkisi
Sean Penn'in Jon Krauker'ın aynı isimli biyografik kitabından senaryolastirip yönettiği film into the Wild. Chris Mccandless'in kısa hayatının son 2 yılını anlatıyor.
Hikayenin gerçek hayat hikayesini filmin ortasında gittikçe Chris'in hayat enerjisinin, kararlılığının ve insanlar üzerinde yarattığı değişim etkisinin üzerimde kötü bir şeyler olacak hissi yaratması üzerine durdurup internette filmin sonunu araştırdığımda anladım. Chris'in İsa, Christ, gibi portrelenmesinde belki de kendisini bizim için feda edeceğinin simgesi var.
Chris çok genç, çok masum, çok prensipli, akranları arasında çok okumuş, çok başkaldırgan, çok enerjik, Amerika gibi bireylerin kendini istediği gibi ifade etmesine izin veren bir toplumdan çıkmış. Tüm bunları birleşince inandığı şeyle arasında hiç bir şey barındırmıyor. Toplumun bir parçası olmak istemiyorum diyor ve 22 yaşında üniversiteyi bitirdikten sonra kalan tüm parasını bir hayır kurumuna bağışlıyarak, çocukluğunu kötü yaşattıklarına ve hep yanlış mesajlar verdiklerine inandığı ebeveynlerini bırakarak Amerika'yı baştan başa dolaşıyor. Nihai amacı, kuzeye, Alaska'ya , doğa'ya vahşinin içine gitmek. Yolda rastladığı insanları etkileşmesiyle belki de fark etmeden değiştirerek Alaska'ya varıyor. Alaska'da 4 aya yakın tek başına hayatta kalmayı başarıyor. Bunun 2 buçuk ayı isteyerek, fakat artık dönmeye karar verdiğinde yazın eriyen karlarla coşan nehri geçemiyor ve Vahşi'nin içinde mahsur kalıyor. Sonunda açlıktan ölüyor. Film bana Herzog'un The Grizzly Man'i anımsattı. Bu film Grizzly Man'e göre daha kurgusal öğeler içerse bile ikisi de naif insanların anladıklarını, anlayışlı sandıkları Doğa tarafından harcandıklarını görüyoruz. Her iki karakterde de aslında hem naiflik hem de fark etmeden insan'in doğa karşısında üstünlüğüne koşulsuz güvenişleri(aldanışları) var. Chris'in toplumdan ne kadar hoşlanmadığını sürekli ifade ediyor fakat aynı zamanda sürekli günlük tutuyor ve öldüğü güne kadar fotoğraf çekiyor.
No Country for Old Men
Perşembe, Nisan 24, 2008
Post-Libertinism?
I was subjected to Libertines by my French professor, who happened to mention Sadism and Masochism are nouns derived from persons’ names. I read, usually taking his every hint by heart, Philosophy in the Bedroom, Justine, Venus in Furs - and was awed by the dialogues (monologues) by Sade’s characters. Still, then it made no sense, devoid of sentiments what would worldly pleasures mean? Libertines rebel against relationships, feelings, and morals. They act as life pleases them, they do not pay heed to any moral rule or any written rule for that. For them, life is just for selfish physical pleasure. Life is simply for enjoying.
Under the deception of love, people like to dictate, by weakening the other under the influence of love. All you need is love, love. Love is all you need. That is correct John. Weaken your loved one and then make him do what you want to do. Feel free to burden him with guilt, with your rights, and your morals. Love gives you this right.
Raising a child provides just the window for the adults who have not had enough of love. Love your child and he will naturally love you in return and then upload your expectations on to him. If he does not differ from you he will fill in the shoes of your dream person very easily, but if he happens to be different than you, his choices are different from the ones of dream person’s, then make his life hell.
200 years after Sade, his fellow countrymen cannot cease to make movies about loneliness, or existentialism. Individuals questioning their being and their role in life is an extended favorite subject of French cinema auteurs. Although the subject of loneliness and libertinism seem contradictory, I think they are essentially complimentary. Loneliness is; in effect not being able to express oneself to anyone including oneself; it is independent of the number of people around the individual. Sometimes as the number of people around one increase, the feeling of loneliness increases in return, as one needs to please all around him.
Everyone feels the need to love another to make sense of one’s existence. The love in question should be love without baggage. One should love another without any expectations. That is the true definition of love. Otherwise, we must change people we love like garments that don’t fit us anymore, (This is also not very easy, because with every break-up comes more burden, and self loathing),or try continuously to tailor our loved ones to our requirements. If we accept selfless love, and reciprocate selfless love to others, everyone will be free to do whatever he desires without fear of disappointing his loved ones. This is what I opt to call Post-Libertinism, libertinism with selfless love.
Solitude which seemed so far away and a frightening destiny, now seems a warm illusion. Going through life without the weight of moral responsibilities will be paradise. I wish I was strong enough to cut all my cords.
Cuma, Nisan 18, 2008
Çarşamba, Nisan 16, 2008
Son 3 haftadan Görsel Güncellemeler
Ihlamur Kasrı, İstanbul'daki huzurum, bahçem. Japon Manolyası çiçeklerini tamamen salmadan yetiştik. Kasrın bahçesinde saatlerce oturuyorum (eğer çok çocuk yoksa) Uzun sarı duvarları indirilip sadece parmaklıklar takılınca içim hop etmişti, cennetimi herkes görecek doluşacak huzurum kaçacak diye, neyse ki hala House Cafe veya Midpoint insanlara daha sempatik geliyor.
"Cherry Cherry" 9 yıl sonra cherry blossomlara yetiştim, 1912'de Japonya'dan Amerikan devletine hediye olarak gelen Sakura cherry blossomlar, artık Amerikan Başkentinin simgesi. Washington onları Ms. ELiza Scudmore diye bir kadının 1885'te Japonya'ya ilk gidişinde orada kiraz ağaçlarına vurulmasına ve sonra kendisinin vazgeçmek bilmeyen inatçı karakterine borçlu. 24 yıllık ısrarların sonucunda, 1909 da o zamanın Başkan Karısı (First Lady) Taft'ı ilk parti ağaçların dikilmesine ikna ediyor.
Aşağıda Washington'dak en sevgili galerilerim Sackler ve Freer daki kalıcı sergilerden örnekler var. (Edo sanatından örnekler geçici sergideydi fakat resim çekmek yasak olduğu için yine Edo sanatından kalıcı koleksiyondan resimler çektim). Sackler ve Freer Orta ve Uzak Doğu sanatları galerileri.
Edo bugünkü Tokyo'nun eski adı. 1603 ile 1868 arasında yönetimi ele geçirmiş Tokugawa Shogunlarının dönemi Edo Dönemi. Sanatın merkezi Kyoto'dan Edo'ya kaymış. Geleneksel sanattan daha yaratıcı bireysel sanata kayılmış bu dönemde. Sergideki resimler Joe Price Koleksiyonundan.
Thundergod
Yoldan, kırmızı erik fidesi çiçeklenmiş...
The Monument ve National Cathedaral- çatıdan fotoğraflar
Hirshhorn'un bahçesindeki Juan Munoz'un Last COnversation Piece heykelleri
EE Kiraz çiçekleri fetivali zamanıydı..
Son olarak, Whole Foods Marketleri zincirine gittim ve evet her şeyden yedim.
Bir de sevgili Giacometti'nin daha önce görmediğim bir eserini gördüm " Reclining Woman" harika değil mi?
Giacometti'nin yürüyen adam tablosundaki adamı üniversiteden beri beğeniyorum. Sanki o silüetteki adam benim yazgım! (yani o zamanlar öyle hissediyordum)
Bir de Max Ernst'un Moonmad'i insanın ayın delileri ile arkadaş olmak istetiyor.
Çarşamba, Mart 26, 2008
To play the victim
I am a victim, I am a victim of my upbringing, of my family, of my partner, or my friends, of my work (the latter three ironically are the ones we actively choose).
What I have become is others’ fault.
I am a product of my family and my surroundings and the people who chose to bring me into this world and the other people I found myself tossed together in life have shaped the place I am in now. I am their product and they are responsible for my discontent in life, they are responsible for my weaknesses.
And so it goes..
Pitying oneself unfortunately does not help one to change his status quo. And this is exactly what one wants, one does not want to be subjected to change in any way, does not want to hurt anyone including himself with new choices, but still wants to voice (might be an internal voice ) one’s unhappiness.
Pitying oneself just makes way for more time to pass, paves the way for more self pity and depression.
For some, pitying oneself is just what makes the day go by.
Neil Gaiman
I do like him, i find his imagination brilliant.
Wish there were more like him.
Pazar, Mart 23, 2008
Rakibe's organic bed and breakfast
myminilife.com da bu hafta epey zaman harcadım.
Aşağıda, oluşturduğum Bed and Brekfast yüklenmesi gerekiyordu. Ama beceremedim.
O yüzden sadece linki burada.