Perşembe, Mart 29, 2007

Topağacı'nın Bokları

Altı yıldır Topağacı'nda oturuyorum. Topağacı sakinleri, eski İstanbullu diye tabir edebileceğimiz ailesi sittin senedir orada oturanlardan ve benim gibi göçmenlerden oluşuyor.

Topağacı yokuşundan Nişantaşı'na doğru çıkarken sollu sağlı içinde kuş sütü eksik olmayan şarkuteriler, en son kosmetik ürünlerini barındıran eczaneler, vitrininde "SALDI her şey 129 YTL" gibi indirim cümleleri yazabilen Avrupa markaları satan butikler, bir kaç pastane, bir fırın, marketler, organik besinler satan mağaza, bir kaç çikolatacı, bir kuyumcu, bir takıcı,bir fotoğrafçı, bir kırtasiye, bir kaç kuaför, bir Lostra, kısaca hayatınızın tüm temel ve lüks ihtiyaçlarını elli metre içinde karşılayabilecek tüm kaynakları bulabilirsiniz.

Tüm bunların yanında kaldırımlarda görebileceğiniz ise BOK ya da bok öbekleri. Nitekim Topağacı sakinleri evcil hayvanları çok seviyor. Göz hizamızda olan ev pencelerinde kedilere rastlamak çok olası. Günün her saatinde köpeğini gezdiren köpek sahiplerini de görebilirsiniz. Fakat dışkılarını evde kendilerine belirlenen kumlu alanlara yapabilen kedilerden farklı olarak; köpeklerin hem kakaları daha büyük ve evde kanalizasyondan gönderilmeyen bir yerde tutmak daha dayanılmaz; hem de eğitimleri daha zor olduğu için, her sahip günlük yürüyüş sırasında anlaşılır bir şekilde köpeğinin dışkısını dışarıda bırakmasını tercih ediyor.

Evcil sadık dostlara dönüştürelen batı dünyası köpekleri, iki ayaklı dostları tarafından yürütülürken , çıkardıkları dışkılar dostları tarafından torbalara konuyor ve daha sonra tüm şehrin çöplerini birleştirmeyi ve toplu faydalanmayı ya da yok etmeyi hedefleyen çöp bidonlarını boyluyorlar. Bu Avrupa'da, Amerika'da, Yeni Zellanda'da böyle, fakat Topağacı sakinleri rahatlıkla uyum sağldıkları ve hatta örnek bireyleri oldukları şehirli batı dünyasının bu doğrusunu ret ediyorlar ve köpeklerinin boklarını, nereye yaparlarsa orda bırakmayı tercih ediyorlar. Kaldırımlar, çiçek bentleri, apartman girişleri boklar ile bezenebilir, ama kayışı tutan dost eller bu bokların yerden kalkması için hiç bir tenezzülde bulunmazlar. Böyle bir öneride bulunmaya kalksanız size deli gibi bakabilir ve terbiyesizlikle itham edebilirler.

Batı'da çıkan her akımı daha en yakın halkasına yayılmadan kapan Topağaçlılar için neden
dostlarının boklarını ortak kullandığımız mekanlardan arındırmak bu kadar zor anlamıyorum. İçlerinden biri çıkıp açıklarsa sevinirim.

Ben de belki her sabah güne uyanmamdan 10 dakika sonra öğüre öğüre Topağacı kaldırımlarındaki boklara basmamaya çalışarak yürürken, öğürmemi durdurabilirim belki.

(Not: Evcil hayvan sahipleri göçmenler mi yoksa İstanbullu'lar mı bilmiyorum, orijin bakış açısında fark yaratmıyor olabilir.)

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Hollandalı arkadaşlarım Fatih ve eski Istanbul'daki geleneksel semtlerde bir hafta geçirdikten sonra, Teşvikiye'de semtin "batılı görünüşünü" ve köpek dışkılarını görünce "Köpek boku, ahh işte uygarlık" bu demişlerdi.
Aynı sorun Nice'ten kuzey Avrupa kentlerine kadar mevcut, ama batılılar hayvanın kakasını toplayarak gezme konusunda oldukça ilerdeler. Bizimkiler de öğrenir umarım.

ERHAN YILMAZEL dedi ki...

Her zaman söylediğim gibi, şikayet etmek yerine belediye, çevre sakinleri ve yerel derneklerle bir kampanya yapmaya ne dersin Rakibe?

ERHAN YILMAZEL dedi ki...

Tabii bunun için Topağacı şikayetlerini önceliklendirmen lazım, malum zaman ve kaynağımız sınırlı. Belki de daha öncelikli bir konuda kampanya gerekecek...

Adsız dedi ki...

Şimdi Rakibecim, ben bugün, korkunç bir sesle ağızdan çıkarılan balgamların yerine terçih edebilir miyim diye düşündüm, bu bokları....