Pazartesi, Aralık 10, 2007

El Perro Semihundido


2 Aralık 2007, Pazar saat 10:45 civarı, bir resmin karşısında dona kaldım. Kulaklarım uğuldadı, başım döndü, sonra hemen duygu selinden istifade edip ağladım. 73 yaşında, 200 yıldır ölü olan bir adam bana karabaşlı bir köpeğe benzediğimi hissettirdi.

Perşembe, Mayıs 17, 2007

Yaş 35

Yaş 35 şiirini yazan Cahit Sıtkı sadece 46 yaşındayken ölmüş. Çok genç bir ölüm, aşağıdaki şiire bakınca 35 yaşında yazdıklarını hisseden gerçekten yaşlı bir ruh ve beden olmalı .
61 yıl sonra; ben yarın 35 oluyorum. Sanki benim için hayat yeni başlıyor. Ne yapmak istediğimi ve yapabileceğimi yeni anlıyorum. Dostlarımı tanıyorum. Kendimi tanıyorum. Hafizama gelince, 7 yaşındaki ilk aşkımı çok net hatırlıyorum.

Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.

Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.

Cahit Sıtkı Tarancı

12-18 Mayıs Okuma ve Seyretme Özeti

The Secret Life of Oscar Wilde- An Intimate Biography NEIL McKENNA

Victorian İngiltere'de Wilde ve bir grup elit(entelektüel ve aristokrat çevreden) erkeğin Uranian Aşk peşinden giderken yaşadıkları ve feda ettiklerini okudum. Homoseksüellik tarihi hakkında çok şey öğrendim.

Half Nelson

Seyrederken beğendiğimi fark etmemişim öylesine bir film diye düşünmüştüm. Şimdi film hakkındaki her şeyi hatırladığımı ve etkilenmiş olduğumu fark ettim. Birbirinden olabildiğince farklı ama aynı zamanda içinde bulundukları durumların benzerliği ile yakınlaşan iki kişinin birbirlerini etkileyebilmesi, hayatın özeti gibi.

Scenes Of a Sexual Nature
eğlenceli

The Fountain

Benim yıllardır kafayı takık olduğum konular, ölüm ve çaresinin olmaması. Çaresi bulunabilir mi bulunur ise nasıl olur. Filmin konusu da ölüme karşı adamın açtığı savaş, fakat sanki Aranofsky'nin hayalgücü ekrana yansırken bazı düşünceler materialize olamamış ve komik kaçmış.

Salı, Mayıs 08, 2007

BABİL’İN SONU

-- XXDiyojen’den haberin var mı? (Sümerce)
--Evet, Hayvan'lara katılmayı seçmiş. (Sanskritçe)
--XXLocke Arti'lere geçmişti geçen hafta (Latince)
--Herkes özgür, yine de seçimlerine şaşırmamak mümkün değil, ben ergenlik testini Hayvan’lar arasında almıştım. Kalan zamanımı karnımı doyurmaya çalışarak, üremek için birisini tavlamaya çalışarak geçirmeyi düşünemiyorum. (Coptic)
--Ben düşünebiliyorum XYşimdilikeşim, yarın oylama var, çıkacak sonuçtan aslında hepimiz eminiz, hem oylamaya katılmak istememiş olabilirler hem de yaptiklari seçimle aslında karşı oy vermek istediklerini gösteriyorlar, yaşamaya değer şeyler kaldığına inandıklarına gösteriyorlar (Hebrew)
-Sen inanmıyorsun değil mi buna, tek yaşayacakları daha önce yaşananları yaşamak, bir adım daha ilerleyemeyecekler artık bizim bir adım yükselecek yerimiz yok ki (Cornish)
-Benim neye inandığım önemli değil, ama XXDiyojen’in ne düşündüğünü biliyorum, o her bireyin yaşamının ayrı bir tecrübe olduğuna ve bireyin sorumluluğunun hayatı her yanı ile tecrübe etmek gerektiğine inanıyor. (Manx)
- Bu bireysellik saçmalığından çok sıkılıyorum, özgürlük kavramını kabul ettiğimizde bireysellikten de vazgeçmedik mi? (Avestan)
-Hayvan'lar kendilerine, kendine PANTER adını vermiş bir lider seçmişler. (Mahican)
-Lider mi seçmişler? (Kitanemuk)
-Evet ne garip değil mi o da kendisine sonra bir karar destek kurulu seçmiş, yaşam şartlarını iyileştirmeye çalışıyorlarmış. (Old Tibetan)
-Ama biz bunları yüzyıllarca yıl önce yaşadık, ihtiyaçlarımız Artiler tarafından yapılıyor zaten. Uyuma ihtiyacımız yok, yemek ihtiyacımız yok, tuvalete gitme ihtiyacımız yok, üremek için çaba harcamamıza gerek yok, yaşamın tüm arbedelerin arındık. Artık sadece düşünüyoruz......... Ölüm yok, doğum travması yok. (Gallic)
-Hayvan'lar ve Arti'ler arasında yaşayanlar bu süreçlerin hepsini yaşamaya seçiyor, bizim yarın ki oylamanın amacı da bu değil mi? (Slavonic)
-Onlar kürede olmadıkları için oylamaya katılamayacaklar. XXLocke’ın yaptığına anlam verebiliyor musun? Hiç durmadan çalışmayı seçmek? (Chagatai)
-Artık düşünmek istemiyor olabilir mi? (Kariyarra)
- Yarın ki oylamanın amacı insanlık defterini kapamak için mutabakata varma. Artık insanların zirveye çıktığına ve artık yükselecek bir yer kalmamasında hepimiz mütabıkız. Hayvanlara veya Arti'lere geçenler gibi aşağıya inmek yerine her şeyi bitirme kararı vereceğiz. Bu alınan karar 750 yıl önce ölümü durdurma ve cinsel ilişkiye devam ettirme kararlarından sonra alınan ilk karar olacak. (Atakapa)
-Sanırım onu da durdurma kararı alsaydık, bu oylama 600 sene önce yapılırdı. Sence Arti'lere ve hayvan’ların onayını almadan yok olma kararını uygulamak haksızlık değil mi? (Mator)
-XXşimdilikeşim, bazen çok tatlı oluyorsun “haksızlık” gibi tedavülden kalkmış bir kelimeyi kullanmak nereden aklına geldi? (Dalmatian)

Pazartesi, Nisan 30, 2007

28-29 Nisan Fİlmleri

  • Tokyo Godfathers
  • Corpse Bride
  • Fauteuils d'orchestre
  • All the Invisible Children
  • Kabhi Alvida Naa Kehna ffwd geçmek zorunda kaldim, harcanan parayı düşünüp üzüldüm.
  • Paris, je t'aime
  • The Secret Böyle bir filmin çekilebilmesine değil, yayılmasına şaşırdım. Çok iste senin de olur, bayağı çekimlerle sürekli bu tekrarlanıyor. Gösterilen örnekler (çok kaliteli canlandırma çekimleri ile!) ise kadın bir kolye beğeniyor, çok istiyor vitrinden içi gidiyor, kendi üstünde kolyeyi hayal ediyor, sonra kendisine bir erkek tarafından kolye hediye ediliyor! Çocuk bisiklet istiyor, istiyor, istiyor, bir büyüğü hediye ediyor.

Cuma, Nisan 27, 2007

Film Seçkisi 12-13 Nisan

12-13 haftasonu seyrettiklerim,

*Zwartboek

*Das Leben der Anderen

*The US vs John Lennon

*Sennen Joyu

*Efter brylluppet

Das Leben der Anderen ve Sennen Joyu favorilerimdi.

Perşembe, Nisan 26, 2007

Yaşlanmak....

Belli bir yaştan sonra erkeklerin ve kadınların hayat yaşayış şekillerinde bir değişiklik oluyor, sonra pişman olabileceğini bilseler de elime baska şans geçmeyebilir diyip bir değişiklik icin adım atmak ya da kolaya kaçıp depresyona girmek, yaşadığımız yıllar yaşayacaklarımıza kıyasla çoğaldıkça ortaya çıkan durumlar.

Ben de yıllarin etkisi son bir kaç yıldır umursamamak; artık umursamamam kişisel boyutlara geldi. Yaşama numarası yapıp, kendi yaşamımı da, benim yaşamımın başka bireyler üzerindeki izdüşümlerini de umursamıyorum. Hayat içinde elimde olmayan durumlar yüzünden oradan oraya savrulayim istiyorum, hiç bir kritik karar almayayim istiyorum. Değişeceğimi düşünüyor muyum, sanirim hayir.

Belki yaşıyor gibi yaptığım hayat müsvettesini gerçekle ayıramayacak noktaya gelirim. O zaman zaten tüm bağlantılarımla da kopmuşuz demektir. Unutmak en kaçınılmaz olacak.

Kendime dönmeyi düşünmüyorum hayır, müsvetteyi müsvette olarak, benim farkinda olanlar olana kadar devam ettireceğim. Müsvetteyi final kağıdı olarak vermek en istemeyecegim şey, ama şimdilik ondan korkum yok.

Perşembe, Mart 29, 2007

Topağacı'nın Bokları

Altı yıldır Topağacı'nda oturuyorum. Topağacı sakinleri, eski İstanbullu diye tabir edebileceğimiz ailesi sittin senedir orada oturanlardan ve benim gibi göçmenlerden oluşuyor.

Topağacı yokuşundan Nişantaşı'na doğru çıkarken sollu sağlı içinde kuş sütü eksik olmayan şarkuteriler, en son kosmetik ürünlerini barındıran eczaneler, vitrininde "SALDI her şey 129 YTL" gibi indirim cümleleri yazabilen Avrupa markaları satan butikler, bir kaç pastane, bir fırın, marketler, organik besinler satan mağaza, bir kaç çikolatacı, bir kuyumcu, bir takıcı,bir fotoğrafçı, bir kırtasiye, bir kaç kuaför, bir Lostra, kısaca hayatınızın tüm temel ve lüks ihtiyaçlarını elli metre içinde karşılayabilecek tüm kaynakları bulabilirsiniz.

Tüm bunların yanında kaldırımlarda görebileceğiniz ise BOK ya da bok öbekleri. Nitekim Topağacı sakinleri evcil hayvanları çok seviyor. Göz hizamızda olan ev pencelerinde kedilere rastlamak çok olası. Günün her saatinde köpeğini gezdiren köpek sahiplerini de görebilirsiniz. Fakat dışkılarını evde kendilerine belirlenen kumlu alanlara yapabilen kedilerden farklı olarak; köpeklerin hem kakaları daha büyük ve evde kanalizasyondan gönderilmeyen bir yerde tutmak daha dayanılmaz; hem de eğitimleri daha zor olduğu için, her sahip günlük yürüyüş sırasında anlaşılır bir şekilde köpeğinin dışkısını dışarıda bırakmasını tercih ediyor.

Evcil sadık dostlara dönüştürelen batı dünyası köpekleri, iki ayaklı dostları tarafından yürütülürken , çıkardıkları dışkılar dostları tarafından torbalara konuyor ve daha sonra tüm şehrin çöplerini birleştirmeyi ve toplu faydalanmayı ya da yok etmeyi hedefleyen çöp bidonlarını boyluyorlar. Bu Avrupa'da, Amerika'da, Yeni Zellanda'da böyle, fakat Topağacı sakinleri rahatlıkla uyum sağldıkları ve hatta örnek bireyleri oldukları şehirli batı dünyasının bu doğrusunu ret ediyorlar ve köpeklerinin boklarını, nereye yaparlarsa orda bırakmayı tercih ediyorlar. Kaldırımlar, çiçek bentleri, apartman girişleri boklar ile bezenebilir, ama kayışı tutan dost eller bu bokların yerden kalkması için hiç bir tenezzülde bulunmazlar. Böyle bir öneride bulunmaya kalksanız size deli gibi bakabilir ve terbiyesizlikle itham edebilirler.

Batı'da çıkan her akımı daha en yakın halkasına yayılmadan kapan Topağaçlılar için neden
dostlarının boklarını ortak kullandığımız mekanlardan arındırmak bu kadar zor anlamıyorum. İçlerinden biri çıkıp açıklarsa sevinirim.

Ben de belki her sabah güne uyanmamdan 10 dakika sonra öğüre öğüre Topağacı kaldırımlarındaki boklara basmamaya çalışarak yürürken, öğürmemi durdurabilirim belki.

(Not: Evcil hayvan sahipleri göçmenler mi yoksa İstanbullu'lar mı bilmiyorum, orijin bakış açısında fark yaratmıyor olabilir.)

Perşembe, Mart 01, 2007

Emmanuel Gimeno

İstanbul'a geldigimden beri kafamda sakız ettim Gimeno'yu bulacağım, ben de İstanbul'dayım diyeceğim, 1995'ten beri neler yaptığımı anlatacağım diye ama sizi bulmak için gösterdiğim en büyük çaba GSÜ'de çalışan arkadaşı olan arkadaşıma sizin telefonunuzu veya mailinizi bulması için verdiğim haberdi. Hayatıma devam etmeye çalışırken hayatımda var olan bazı insanlarin devam etmek için bana ışık olduğunu hissediyorum, mesafe olarak uzaklaşılsa bile onların var olduklarını bilmek benim var olmamı mümkün kılıyor. Gimeno siz benim hayatımda sadece iki sene haftada 4 saat boyunca Fransızca dersimde ve vitesi selobantla tutturulmuş Renault'nuzda yarım saat eve giderken vardınız. Ama ondan sonra ben sizinle konuşmaya hep devam ettim, bunlar kafamın içinde sizle yapılan dialoglar olsa bile varlığınız benden hiç silinmedi. Hayatımdaki ışıklardan biriydiniz. Altı sene önce İstanbul'a geldiğimde rastlantı eseri sizin de burda olduğunuzu duyunca sizinle tekrar karşılaşmak istedim. Fakat sanırım bunun sadece rastlantı eseri olmasını diledim, gittiğim sinemalarda, konserlerde gözlerim sizi aradı, size rastlamak artık kalmayan fransızcamla vous me rappalez? je suis votre etudiante d'ODTÜ. Vous m'appalais Rive Gauche. demek sonra da sizinle sadece muhabbet etmek istedim. Sanırım sizi daha agresif aramayaşımın sebebi utanmamdı, ne yaptın veya yapıyorsun dediğinizde vereceğim cevaptan utanmam hep bir adım atmış olup sonra size rastlamayı diledim. Ben mühendislikten sıkıldığımı anlatınca beni gazeteci olmaya teşvik etmiştiniz, ben hala değişmeyen uyuz yaklaşımımla çok geç artık üniverste bitti demiştim. Sizle tekrar karşılaştığımda hatırlamazdınzı belki beni ama aynı kaderci rolü ile çıkmak istemedim, hayatı kendi ellerinde olan biri olarak çıkmak istedim.

Gimeno, ben 22 yaşında size hayrandım. Hayata bakışınıza, hayatınızı sürüşünüze, sizin yaşınızdaki diğer insanlardan farklı oluşunuza hayrandım.

Bilinsin, yokluğunuz yerine konulamaz ama benim kalbime ve beynime değdiniz ve ben yaşadıkça da değmeye devam edeceksiniz. Sizden çok özür dilerim yaşarken benim için ne kadar değerli ve önemli olduğunuzu size söylemediğim için. Ölüm haberinizi internette acaba email adresinizi bulabilir miyim diye yine arama yaparken ekşisözlükte gördüm. Gitmişssiniz hem de sekiz ay önce, ondan önce hastaymışsınız,.

Vous me manquez.